İRAN İSLAM DEVRİMİ
‘Yaklaşık
bir saat önce tüm dünya, Şah Rıza Pehlevi’nin yetkilerini geçici bir konseye
devrederek İran’ı daimi olarak ter etmeye razı olduğu şeklindeki haberlerle
sarsıldı…’
Ajanslar 29
Aralık 1978’de buna benzer flaş geçiyorlardı. İmam Humeyni liderliğindeki İslam
Devrimi, 2.500 yıllık saltanata dayalı şahlık rejimine son veriyor, etkileri
günümüzde de hissedilen fırtınalı bir süreci başlatıyordu. Basında Muhammed
Rıza Pehlevi’nin bulunduğu şahlık rejimi, yıkıldığı ana kadar Orta Doğu’daki en
istikrarlı ve en Amerikan yanlısı hükümet olarak değerlendiriliyordu.
Yıkılmasıyla birlikte dengeler sarsıldı, taşlar yerinden oynadı ve Orta Doğu
bir daha hiç eskisi gibi olmadı.
60’lı
yıllarda liberal tonlar taşıyan ve Amerikan destekli ‘Beyaz Devrim’ ile
kendince ve tepeden inmeci bir tonda İran’ı modernleştirmeye soyundu. İktidar,
Şah ve avenesi arasında paylaşılmıştı. Zenginle yoksul arasındaki fark uçuruma
doğru gidiyordu. Ekonomiye olan güvensizlik ve baskıcı yönetime duyulan öfke,
muhalif seslere kapı açtı. İslami bir bünyeye giydirilmeye çalışılan laiklik
elbisesi dar geliyordu İslamcı liderler, özellikle de Şii din adamı Ruhullah Musavi
Humeyni, İran’ın Batılılaştırılması olarak gördüğü girişimleri sert bir dille
eleştiriyordu.
Söylemleri
sonucu giderek arttırdığı etkisi Pehlevi rejimini tehdit etmeye başlayınca
Türkiye’ye, Bursa’ya sürgün edildi. Bursa’nın ardından Irak’ın Necef kentine
geçti. İran ve Irak dışişlerinin yaptıkları toplantılar sonucu Necef’te kaldığı
ev kuşatmaya alındı, siyasi faaliyetlerden vazgeçmesi karşılığında özgürlüğü sunuldu,
Humeyni reddetti. Ardından yolu sırasıyla Kuveyt’e düştü ama Kuveyt’e alınmadı.
Cezayir, Suriye ve Lübnan seçenekleri de masada olmasına rağmen Fransa’ya
gitmeye karar verdi.
Kelimeleri mermi gibi kullanan Şii lider, ‘Şerefli İran halkı grevlerini sürdürmeli.’ Diyor, Şahlık rejimine yönelik direnişin devam etmesi çağrısında bulunuyordu. İlginçtir, devrim sonrası Humeyni, yapılacak olan grevleri, emperyalizmin oyunları olarak isimlendirecekti. Bu esnada ülkedeki hoşnutsuzluk giderek artarken Şah, 60 bin kişilik gizli polis teşkilatı SAVAK’ı ve 400 bin kişilik orduyu kullanarak başını İslamcıların çektiği anca her türlü çatlak sesi şiddet kullanarak bastırıyordu. Bu durum İran’daki öğrenci ve entelektüel kesimi de ziyadesiyle rahatsız etmişti.
Batılı
müttefikleri de Şah’ın suyunun ısındığının farkındaydı. Şahlık sonrasının
planları yapılmaya çoktan başlamıştı. Öte yandan Batı, İran’da olası bir
komünist devrimden de çekiniyordu. Sovyet etkisine girebilecek İran, tam bir
kabus olabilirdi. Birleşik Devletler Dışişleri Bakanı Cyrus Vance, ‘ Yeni rejim
ister monarşi ister demokrasi olsun, buna İran halkı karar verecektir.’ Diyerek
aslında bir sonraki iktidara da göz kırpıyordu. Amerika, devrim sonrası Irak’ı,
İslamcı İran’ın üzerine saldırtarak bu ülkeyi kolay kolay kendi başına
bırakmayacağını da gösterecekti.
1978 yılına gelindiğinde İran’ın değişik şehirlerinde Şah karşıtı gösteriler patlak verdi. 8 Eylül’de Şah’a bağlı güvenlik güçleri büyük bir gösterici kitlesinin üzerine ateş açınca yüze yakın kişi öldü, binlercesi yaralandı. Tarihe ‘Kara Cuma’ olarak geçen bu olaydan sonra işler çığırından çıkacaktı. İki ay sonra on binler sokağa döküldü, bankalar, mağazalar, lüks oteller, içki satan dükkanlar yağmalandı yıkıldı. İşlerin sarpa sardığını fark eden Şah, 16 Ocak 1979’da ülkeyi terk etti. Rejim için geri sayım başlamıştı.
ALLAHU
EKBER, HUMEYNİ REHBER!
Humeyni Air
France’a ait bir uçakla 31 Ocak’ta Tahran’a indi. ‘Allahu ekber, Humeyni
rehber!’ diye bağıran 3 milyonluk olağanüstü bir kalabalık tarafından
karşılandı.
Humeyni 5
Şubat’ta Mehdi Bezirgan’ı geçici hükümetin başbakanlığına atadı. Bu
esnada Şah’ın başbakanı Bahtiyar da görevinin başındaydı. 10 Şubat’ta Humeyni’nin
emriyle sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. Şah’ın sadık askerleri de ‘Biz artık taraf
tutmuyoruz.’ diyerek bağlılıklarını bırakmışlardı. Hava kuvvetleri ise çoktan
Humeyni tarafına geçmişti. Nihayet 12 Şubat 1979’da Şah kalıntıları ve Bahtiyar
taraftarları ile Humeyni yanlıları arasındaki silahlı sokak çatışmalarının
ardından eski rejim, tüm organlarıyla yıkıldı. Devrim başarıya ulaşmıştı.
30-31 Mart
tarihlerinde yapılan referandumla halkın büyük bir çoğunluğu İslami bir
cumhuriyet kurulması yönünde oy kullandı. Humeyni 1 Nisan’ı ‘Allah’ın
hükümetinin ilk günü’ olarak ilan ediyordu. İran İslam Cumhuriyeti artık resmi
olarak kurulmuştu.
Ayetullah
Humeyni, 3 Haziran 1989’da iç kanama sonucu
hayatını kaybedene kadar İslam Devrimi’nin liderliğini sürdürecekti. Devrik
lider Muhammed Rıza Pehlevi ise ülkeden kaçtıktan sonra sırasıyla Mısır, Fas,
Bahama Adaları, Panama ve kanser tedavisi görmek için en son Amerika’ya gitti.
O günden sonra ne İran ne Orta Doğu ne de dünya bir daha eski kalmayacaktı.
TARİHİ
DEĞİŞTİREN OLAYLAR (ALİ ÇİMEN)
BBC
FOTOĞRAF ARŞİVİ
Yorumlar
Yorum Gönder